Diyet kavramı, düzenli olarak tüketilen besin ve içeceklerin tamamı olarak tanımlanmaktadır ve sanılanın aksine sadece ‘kalori kısıtlı beslenme’ kavramını karşılamamaktadır. Günümüzde bu yanlış anlaşılmadan doğan ve genellikle zayıflamak için uygulanan diyet modellerinin fazlalığı ise dikkat çekmektedir. Bu durumu örneklendirmek istersek Paleo diyeti, Atkins diyeti, Dukan diyeti, Aralıklı Oruç, Candida diyeti veya Ketojenik diyet modeli gibi birçok farklı örnek öne sürebiliriz. 
MARJİNAL DİYETLER NASIL ÇALIŞIR?
Bunlara benzer marjinal diyetleri tek tek incelediğimizde ise tüm diyetlerde bazı besinlerin veya besin gruplarının kısıtlanarak enerji açığı oluşturulduğunu görürüz. Örneğin; ketojenik diyetler karbonhidratın kısıtlı tüketimini önerirken Candida diyeti karbonhidratları, gluteni, alkolü, süt ürünlerini yasaklayarak ağırlık kaybı sağlamayı hedeflemektedir. 
Burada herkesin kendine hatırlatması gereken unsur aç kalırsanız veya kısıtlanırsanız istemeseniz de zayıflayacağınızı bilmenizdir. Ancak bu açlık durumunun uzun vadede kilo kaybını avantajlı hale getirdiğine dair kanıtımız bulunmamaktadır. Aksine aç kalma hissinin diyet motivasyonunu kötü etkilediği ve uzun sürede kaybedilen kiloların geri kazanılması riskini arttırdığını gösteren çalışmalar var.
YO-YO DÖNGÜSÜ NEDİR?
İlk defa 1990 yılında tanımlanan Yo-yo sendromu, sık sık ağırlık kaybetme ve tekrar kilo alma döngüsündeki kişileri anlatmak için kullanılmaktadır.  Bu kişiler, diyetlerde önce vücut ağırlığı kaybında başarılı olur fakat uzun vadede bunu korumayı başaramaz ve verdiği kiloları geri alarak veya daha yüksek bir vücut ağırlığına ulaşarak yo-yo döngüsüne girer. Bu durum birçok insanın ‘ben kilo veremiyorum’ veya ‘diyet yapmak bana göre değil’ korkusuyla karşılaşmasına neden olmaktadır.
NASIL BAŞARIYA ULAŞACAĞIZ?
Bu soruya cevap vermeden önce hangi yollarla kilo kaybetmememiz gerektiğini açıklamakta fayda var. Yapılan çalışmalar, şok diyetlerin veya çok hızlı kilo kaybetmenin vücut çalışma hızını düşürdüğünü göstermektedir. Bu durum hem ağırlık kaybını zorlaştırmakta hem de kaybedilen kiloların geri kazanımını kolaylaştırmaktadır. 
Ağırlık kaybederken dikkat etmemiz gereken unsurlar kişiden kişiye göre farklılık göstermektedir ancak diyetin kişisel olduğu unutulmamalıdır ve beslenme planlaması yapılırken kişiler arası değişen beslenme alışkanlıkları göz önünde bulundurulmalıdır. Kişiye doğru beslenme alışkanlıkları edinmesi için zaman tanınmalı ve hayatı boyunca sürdürebileceği şiddette egzersiz planlaması yapılmalıdır.
DOĞRU DİYET = SAĞLIKLI BESLENMEK
Unutulmamalıdır ki, beslenme eylemi hayatımız boyunca kesintisiz yapmak zorunda olduğumuz birkaç şeyden biridir. Bu nedende 70 yıllık hayatımızın 3 ayında diyet yapıp kilo kaybetmek doğru bir strateji değildir. Önce daha sağlıklı olmak için diyet yapmalıyız. Türkiye genelinde 100 kişiden 64’ünün olması gerekenden fazla kilolu olduğu saptanmıştır ve bu durum diyabet, tansiyon ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırmaktadır. Sağlıklı beslenme ise obeziyeti önleyerek kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltmaktadır. Diyetlerin hayatımıza uzun süreli etkileri düşünüldüğünde sağlıksız beslenme modellerinden uzak durulması ve bir diyetisyen eşliğinde diyet yapılması önem arz etmektedir.