Türk Tipi Bir Şey..
Türk Tipi Bir Şey..
AKP ve Bahçeli anayasa değişikliği konusunda hazırlanan metin üzerinde anlaştı ve teklif meclis başkanlığına verildi. MHP yerine Bahçeli diyorum çünkü gerek MHP tabanından gerek MHP’nin önde gelen isimlerinden sağlanan uzlaşıya ve hazırlanan anayasa teklifine yönelik güçlü ve ciddi itirazlar geliyor. Teklif, mecliste referanduma gidecek desteği bulursa(-ki muhtemelen bulacak) Nisan ayında yine sandık yolu gözükecek seçmenlere. Ben de o güne dek bu köşede anayasa teklifi ile ilgili sık sık yazmaya çalışacağım.
Anayasa değişikliği konusunda öncelikle şunu belirtmeliyim ki 4 yıl boyunca kamu yönetimi bölümünde lisans eğitimi görmeme ve bu sene de kamu yönetimi alanında yükseklisansa başlamama rağmen cumhurbaşkanlığı diye bir yönetim sistemi ne gördüm ne de işittim. Siyasal sistemler dersinde ve bu alandaki okumalarımda parlamenter sistemi, yarıbaşkanlık sistemini ve başkanlık sistemini duydum ve öğrendim ama cumhurbaşkanlığı sistemiyle hiç rastlaşmadık. Meclise sunulan teklifin cumhurbaşkanlığı sistemi olarak adlandırılmasının nedeni olarak toplumun başkanlık sistemine kuşkuyla bakması ve kamuoyu anketlerinde başkanlık sistemi dendiğinde yapılacak değişikliğe desteğin bir türlü istenilen düzeye çıkmamasının etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü teklifin içeriğini incelediğimizde, öngörülen sistemin garip bir başkanlık sistemi olduğunu net bir şekilde görebiliriz.
Öte yandan demokrasinin ve halkın iradesinin önemsendiği(15 Temmuz darbe girişimi ve gerçekleştirilen diğer darbeler ardından söylenenlerden hareketle) bir ülkede bütün vatandaşları ilgilendiren anayasa metninde yapılacak önemli değişikliklerin hazırlanışı beni hayal kırıklığına uğrattı. İktidar partisine mensup milletvekillerinin anayasa değişikliği için daha metni görüp incelemeden değişiklik metnine imza koyması gerçekten trajikti. Düşünün, toplumun ve devletin nasıl yönetileceği konusunda yapılan bir değişiklik var ve milletin temsilcileri bu değişiklikleri görmeden onaylıyor. Bu vekillere demokraside biat anlayışının olmadığını, vekillerin yöneticilere değil halka karşı sorumlu olduklarını bir kere daha anımsatmak gerekiyor sanırım.
Anayasa değişikliğinin içeriğine girmeden önce tartışmamız ve düşünmemiz gereken bir diğer nokta ise anayasa değişikliğinin nasıl gündeme geldiği konusudur. Şayet bu konu çok daha ciddidir. Değişikliği savunanların önemli bir argümanı bir fiili durumun olduğu ve bu fiili durumun hukuki statüye kavuşturulmak istenmesidir. Şunu belirtelim, yetki ve sorumlulukları anayasada belirtilen cumhurbaşkanını meclis yerine halkın seçmesi cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluklarını artırmaz. Cumhurbaşkanı da anayasaya uymak zorundadır. Dolayısıyla cumhurbaşkanı ‘’Beni halk seçti.’’ diyerek anayasal kurumlarla ve diğer siyasi partilerle kavga edemez, iktidar partisinin propagandasını yapamaz, kendisine yetki devşiremez. Cumhurbaşkanının anayasayı ihlal edip bunları yapması, oluşan fiili durumun hukuki hale gelmesi zorunluluğunu doğurmaz, cumhurbaşkanının anayasa ile belirlenen görev alanına çekilmesi zorunluluğunu doğurur. Çünkü asıl olan anayasadır ve herkes anayasa ile oluşturulan düzene uymalıdır. Aksi takdirde yeni bir anayasa yapılır, bir başka yönetici çıkar ve yeni bir fiili durum oluşturarak yetkilerini genişletmek ister. Bu durumda kaybeden her zaman kimsesiz halk olurken, kazananlar ise her zaman yönetici zümre olur. Hal böyle olunca zaman içerisinde adım adım demokrasiden uzaklaşır ve bir diktatörün yönetimi altında buluveririz kendimizi.
Bu haftalık bu kadar yetsin. Anayasa değişikliği metnini gördüğümüze ve teklif birçok yanlışı bünyesinde barındırdığına göre uzun uzun ‘HAYIR’ için konuşuruz yine. Sevgiyle kalın.. AYDIN SAMANCI
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |