Bugüne kadar tarihimizde iz bırakan sivil-asker pek çok kişinin adını duymuşuzdur. Bunlar daha çok tarih kitaplarına girmiş, adları kayıt altına alınmış kişilerdir. Bir de adı – sanı duyulmamış ama yaptıkları ile bu ülke için, bu topraklar için terini akıtmış, emeğini vermiş kişiler vardır. Hani o bilinen adıyla “Adsız kahramanlar”. Bu kişiler bazen hemşehrimiz bazen de akrabamız olabiliyor. Yerel tarih araştırmacılığının en güzel yanı da bu olsa gerek. Bir bakıyorsunuz hemen dibimizdeki arkadaşımızın, komşumuzun kahramanlıklarına, bıraktığı izlere rastlıyorsunuz. İşte bu kahramanlarımızdan birisi de Çivril Höyük Mahallesi kütüğüne kayıtlı Piyade Üsteğmen Hayrullah AKYOL. Mehmet oğlu, Ayşe’den olma Hayrullah, 1866 Kırklareli doğumludur. Rüştiye (ortaokul) mezunu olup, 1 Mayıs 1886 tarihinde askere alınmıştır. Kısa sürede askerliği meslek olarak benimseyen ve başarılı olan Hayrullah 4 yıl sonra terfi ederek, 26 ağustos 1890 tarihinde teğmen olmuştur. Teğmen rütbesiyle Osmanlının değişik birliklerinde görev yaptığı sürede Osmanlı - Yunan savaşı çıkar. 17 Nisan 1897 - 19 Mayıs 1897 tarihler arasında yaşanan bu savaş daha çok ’30 Gün Savaşı’ olarak bilinir. Osmanlı ordusunun zaferi ile sonuçlanan 30 gün savaşına teğmen Hayrullah da katılır. Birliğinde ve katıldığı savaşta üstün başarı gösteren teğmen Hayrullah, 1 Temmuz 1904 tarihinde terfi ederek üsteğmen rütbesi alır. II. Meşrutiyetin ilan edildiği günlerdir. 1908 ve sonrası artık Üsteğmen Hayrullah için Çivril’le yollarının kesişmeye başladığı yıllar olacaktır. Üsteğmen tayini çıktığı için Çivril’e gelir ve burada göreve başlar. Höyük mahallesinden bir ev tutup yerleşen Hayrullah daha sonra bu mahalleden AKKAŞ dedenin ortanca kızı Halime ile evlenir. Bu evliliğinden 1910 yılında Hikmet adını verdikleri bir kız çocukları dünyaya gelir. Sözü edilen dönem Osmanlı için bir cephede savaşırken, daha bu cephede dökülen kanlar kurumadan yeni cephelerin açıldığı dönemdir. Trablusgarp ve Balkan coğrafyası için için kaynamaktadır. Hal böyle olunca üsteğmen Hayrullah hemen İstanbul’a çağırılır. Bunun üzerine çocuğunu ve karısını bırakarak İstanbul’a gider. Beklenen olmuştur ve Balkan Harbi çıkmıştır. 1. ve 2. Balkan Harbi olarak bilinen bu savaşlar 8 Ekim 1912 de başlayıp, 10 ağustos 1913 de sona ermiştir. Meriç Nehri’nin batısında ki topraklarımızı ve Ege Adalarını kaybettiğimiz bu savaşlara Üsteğmen Hayrullah da birliği ile İstanbul’dan katılmıştır. Yaşanan acılar, yitirilen canlar kaybedilen topraklar, açılan cepheler bunlarla sınırlı kalmadı. Balkan harbinin hemen ardından ‘Büyük Harp’ olarak bilinen 1. Dünya Harbi çıkar. Üsteğmen Hayrullah bu seferde 16 Ekim 1914 -31 Ekim 1918 tarihleri arasında Büyük Harbe katılır. Bu harp de başta Hicaz ve Yemen cephesi olmak üzere pek çok cephede birliği ile savaşmıştır. Yaklaşık 4 yıl süren bu Büyük Harp günlerinde Üsteğmen Hayrullah’ın zaman zaman izin ya da hava değişimi alarak memleketine geldiğini görüyoruz. Çivrilli karısı Halime ölmüştür. Bunun üzerine Tekirdağ’lı (Tekfur Dağı) Saniye Hanımla ikinci evliliğini yapar. Bu evliliklerinden 1915 yılında Tekirdağ da oğlu Muzaffer ve 1917 yılında ise kızı Cahide dünyaya gelir.
Üsteğmenin aile hayatında bunlar yaşanırken 1. Dünya Harbi sona ermiş, ülkemiz yanında yer aldığı devletlerle birlikte mağlup olmuştur. Bu durum 30 Ekim 1918 Mondros Antlaşması ile de taraflarca tescil edilmiştir. Savaş bitmiş fakat uğruna can verilen topraklar işgal altında kalmaya devam etmektedir. Bu durumda pek çok vatansever için asıl savaş şimdi başlayacaktır. Tarihin Kutsal İsyan olarak kabul ettiği İstiklal Harbi ya da Kurtuluş Savaşı… Yenilginin getirdiği bu olumsuz şartlar altında hala ümidini yitirmemiş, kurtuluşa inanmış bir kişi çıkar Türk Milletinin karşısına. O kişi Mustafa Kemal’dir. Askerimizin terhis emrinin verildiği 5 Kasım 1918 de Mustafa Kemal ‘Artık milletin kendi haklarını kendisinin araması lazımdır’ diyerek bu düşüncesini uygulamaya başlar. Üsteğmen Hayrullah da tercihini Mustafa Kemal’den yana kullanarak bu isyana katılır. Kara Kuvvetlerine ait kayıtlarda Üsteğmen Hayrullah’ın 15 Mayıs 1919-23 Ağustos1923 tarihleri arasında İstiklal Harbine katıldığını öğreniyoruz. Bu sürçte Üsteğmenin Bursa da eşi Saniye Hanımdan, 1 Temmuz 1920 tarihinde kızları Hüsniye dünyaya gelmiştir. Zafer kazanılmış, düşman topraklardan atılmıştır. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile de bu durum uluslar arası arenada tescil edilmiştir. 29 Ekim 1923 de ise bütün bu askeri ve siyasi zaferlerin taçlandırıldığı Cumhuriyet ilan edilmiş, T.C. Devleti kurulmuştur. Üsteğmen Hayrullah da yıllardır uğruna savaştığı devletine kavuşmuştur. Artık gönül rahatlığı içinde emekliliğini isteyebilirdi. Üsteğmen çok yorulmuştu. Dile kolay, 1886 yılında taşımaya başladığı üniforması 37(otuz yedi) yıldır üzerindeydi. Emekliliğini istedi ve 18 Kasım 1923 tarihinde o çok sevdiği, gururla taşıdığı üniformasından ayrıldı. Bu şeklen ayrılıktı. Çünkü o, asker ruhunu son nefesine kadar hep taşıyacaktı. Üsteğmen Hayrullah emeklilik sonrası 2. kez Çivril’e gelir ve buraya yerleşir. Çivril artık onun da memleketi olmuştur. 21 Ekim 1926 yılında Üsteğmenin eşi Saniye’den 4. Çocukları olan Mehmet Kemal doğar. Toplamda 5 çocuk sahibi olan Hayrullah için sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlamıştır. Az değil, 37 yıl cepheden cepheye koşmuş, aç-susuz kalmış, gündüz çöl sıcağında kavrulmuş, gece soğuğunda donduğu günler olmuştur. Kızı Hüsniye Hanımın anlatımına göre aç kaldıklarında ayaklarında ki çarıkları, hayvan dışkısındaki arpa tanelerini yemek zorunda kalmış, temiz su ise hak getire… Suyu buldun da daha ne istiyorsun? Eğer birikmiş su varsa üzerini üfleyip içebiliyorsan şanslısın. Savaş koşulları böyle… 1934 de soyadı kanunu ile birlikte AKYOL soyadını alan Hayrullahların Hayrullah, artık bu tarihten sonra Üsteğmen Hayrullah AKYOL olarak kayda geçmiş ve bu unvanla adlandırılır olmuştur. Üsteğmen AKYOL un son 5 yılı büyük sağlık sorunlarıyla geçmeye başlamıştır. Rahatsızlığı ise nefes darlığıdır. 5 yıl boyunca sürekli yatarak bu hastalığı çekmiştir. Kızı Hüsniye Hanım’ hep yastığı üzerine kapanarak uyurdu son zamanlarda hiç sırt üstü yatmamıştı.” Diyordu. Üsteğmen AKYOL 16 Aralık 1938 tarihinde hasta yatağında son nefesini verir. O da Baş Komutanları Mustafa Kemal Atatürk gibi 1938 yılında bu dünyadan göçüp gitmiştir. Görevini yapmanın huzuru ile rahatlığı ile… Işıklar içinde uyu Koca Yürekli Asker. 72 yıla sığdırılan ömrün yarıdan fazlası, 37 yılı askerlikte geçen Koca Asker kabrin cennet olsun… Bu vatan için, bu topraklar için yaptıklarınızı unutmayacağız kadrini bileceğiz, kıymetini bileceğiz, siz rahat uyuyun mezarınızda… Üsteğmen Hayrullah AKYOL un kabri Çivril Belediye Mezarlığındadır. Ama öyle gösterişli bir mezar falan hayal etmeyin. Yaptıkları işler büyük ama gönlü o kadar mütevazidir. Vasiyet etmiştir ölmeden önce ’ ölünce mezarımı falan yaptırmayın, hece taşı bile istemem’ diye. Neden mi…? Onu da kızının anlatımıyla kendi sözlerinden öğreniyoruz: -Mezarımı yaptırmayın, başına bir gara daş dikin yeter. Yoksa ben onun günahını çekemem. İşte bu kadar alçak gönüllüdür bu Koca Yürekli Asker. Yaptığı mücadele büyüktür ama kibir yoktur, büyüklenme yoktur. Büyüksün Koca Asker, kaybolmayacak mezarı da, silinmeyecek anıları da, hatırlanmayı da fazlasıyla hak ediyorsun. Mekanın cennet olsun, ışıklar içinde uyu… Mustafa Kemal’in Yoldaşı Koca Asker… 19Mayıs 2021 Münir Sayhan Öğretmen /Araştırmacı-Yazar
Kaynakça 1. Nüfus Kayıt Örneği, Çivril Nüfus Müdürlüğü 03.12.2012 2. Askeri Hizmet Safahatı 07.04.2021 3. Hüsniye AKYOL, Üsteğ-men Hayrullah kızı, 01.07.1920 Bursa doğumlu. 25.11.2012 tarihinde (95 yaşında) yapılan söyleşi notları Teşekkür: Söyleşi ve bilgi paylaşımında büyük katkılarını gördüğüm Üsteğmen Hayrullah torunu Mehmet AKYOL a ve yazıların dijital ortama aktarılmasını sağlayan Duygu Nur GÜNDOĞDU ya teşekkür ederim.