• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Üyelik Girişi
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038

KÖSEOĞLU KURULTAYI DEĞERLENDİRDİ

KÖSEOĞLU KURULTAYI DEĞERLENDİRDİ

CHP 36. Olağan Kurultayını tamamladı. Muharrem İnce'nin de genel başkanlık için adaylığını koyduğu seçimlerde 790 oyla parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan oldu.
Genel başkanlık seçimlerinde Çivril oyunu hangi adaydan yana kullandı?
Seçimlerde delegelere herhangi bir baskı uygulandı mı?
Verilecek oya nasıl karar verildi?
Partiden istifalar olacak mı?
MHP ile aynı kaderi mi yaşıyor?
Ve daha bir çok soruya yanıt delegeler adına kurultayda oy kullanan CHP Çivril İlçe Başkanı Ömer Köseoğlu'ndan geldi.
06 Şubat Salı günü parti binasında düzenlediği toplantı ile basın karşısına çıkan Köseoğlu, kurultayı ve süreci şu şekilde değerlendirdi:
DEMOKRASİDEN YANAYIZ
“Katıldığım ikinci kurultay oldu. Tabi ki Cumhuriyet Halk Partisi demokrasiden yana bir parti. Demokratik işleyişleri öne çıkartmak isteyen bir parti. Bugün Türkiye'de demokrasinin son derece güdük olması, baskıcı bir rejim olması, yani üyelerin delege seçimi, delegelerin kendi yöneticilerinin seçimi, yöneticilerin aşama aşama belediye başkanlarının, milletvekillerinin belirlenmesi daha sonra da kurultayda parti başkanlarının belirlenmesi aşamaları diğer sağ partilerde hiç olmadığı için onlarda bunun esamesi okunmadığı için sadece hazırlanmış gelmiş listelerin mevcut görünürdeki delegelerce onaylandığı için biz onları çok dikkate almıyoruz. Bu işin evrensel boyutuna bakarak dünya da nasıl oluyor veya nasıl olmalı, en demokratik, en özgür bir şekilde nasıl olmalı sürekli bunun tartışmalarını biz yapıyoruz. Ve biz yaptığımız için de biz çok tartışan çok tartışmalardan dolayı gerginliğe yol açılan parti görünümündeyiz. Farkımız bu. Yani bizim farkımız düşünen, taşınan ve ne, niçin, neden sorusunu soran ve bu yüzden de sıkça gerginlik yaşayan, sıkça ayrılık yaşayan bir partiyiz.”
TABAN DEĞİŞİM İSTEDİ
"Her seçim döneminde o il kaç milletvekili çıkartıyorsa onun iki misli delege oluyor. Örneğin Denizli'nin 7 milletvekili var, o halde Denizli'nin 14 delegesi oluyor. Diyelim ki Diyarbakır'ın 11 milletvekili çıkartıyor, onların 22 delegesi oluyor. Bu delegelere ek birde doğal delegeler olan milletvekilleri katılıyor. Biz Kurultaya gitmeden önce 16 arkadaş Denizli'de toplantı yaptık. Toplantıda İl Başkanı arkadaşımız dedi ki:'Tercihiniz ne olacak?' Tabi böyle bir uygulamaya pek rastlamamıştım ama ben tercihimi belirttim. Benim tercihim Muharrem İnce'ydi. Neden tercihim Muharrem İnce'ydi? Tabanımızla bu konuyu defalarca oturduk konuştuk. Tabanımızda ki arkadaşlarımız bir değişimden yanaydı. Bir değişimin olması gerektiğini düşünüyorlardı. Tabanımız büyük oranda bu değişimin Muharrem İnce'den yana olduğu görüşündeydi.
DELEGELİK GÖREVİMİ YERİNE GETİRDİM
Ben bir delegeyim, delegenin görevi de temsil ettiği topluluğun görüşlerini yansıtmaktır. Ben Ömer Köseoğlu olarak kendi arzumu isteğimi gittiğim kurultayda yansıtmak durumunda değilim. CHP Çivril İlçe Örgütünde ki insanların genel olarak görüşlerini yansıtmak zorundayım. Dolayısıyla ben sadece elçilik yani delegelik görevimi yerine getirdim. Bu görevi yerine getireceğim içinde önceden ne yapacağımı anlattım.
Siyasetçi neyle ölçülür? Olabilecek olayları, gelişebilecek olayları önceden öngörebilmesiyle ölçülür. Siyasetçinin iyisi kötüsü bu şekilde ayırt edilir. İyi siyasetçi neler olabileceğini hesaplar, planlar ona göre bir tavır sergiler. Böylesi bir değişikliği benim çevrem istiyorsa ben bu doğrultuda tavrımı net koymalıydım. Kurultayda yapılan konuşmalardan etkilenen partililerin delegelerine attıkları aman oyunu ona değil buna ver şeklindeki mesajlarını okuyup o ana kadar Kılıçtaroğlu'ndan yana oy kullanacak olan insanlar mesajları görünce şaşkına dönüyorlar. Çünkü bütün örgüt ona değişiklik yapma önerisi ile geliyor. Bu da önceden karar vererek gelen bir çok insanın oyunu değiştirdi. Yani genel başkana imza veren delege bu sefer Muharrem Beye oyunu verdi.
HERHANGİ BİR BASKI OLMADI
Delegeyi baskı konusunda ise bana kimse doğrudan bir baskı yapmadı. Ama bütün partilerde Türkiye'nin demokrasi anlayışında dolaylı bir baskı var. Nedir bu baskı? Mesela bizim partiden örnek verecek olursak ben il yöneticimi seçiyorum il yöneticim üstteki yöneticileri biz delegasyonla beraber seçiyoruz. Ben yarın kendi bölgemde diyelim ki belediye başkanı olacağım, diyelim ki milletvekili olacağım, seçtiğim insanlarla aram iyi olursa seçtiğim insanlar teveccühlerini bana yöneltiyorlar. Buna sen yahşi ben yahşi denir. Böylesi bir uygulama dolaylı baskı oluşturur. Yani ben seçilmişim liyakatla bir yere gelmişim benim özgür olmam gerekir. Maalesef bizim ülkemizde bu böyle yürümüyor. Hala hemşehricilik, hala senin benim adamım olayı devam ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi de bu toplumun bir parçası maalesef diğer partilere göre az da olsa toplumun olumsuz özelliklerini alıyor.
Tabi biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunları açık bir yüreklilikle dile getirebiliyoruz. Başka partiler bunları konuşamıyor. Düşünün AKP Çivril de bir ilçe başkanı seçecek. Son ana kadar kimin olacağı belli değil. Son anda birisi getiriliyor yukarıdan öneriliyor ve o seçiliyor. Onların demokrasi anlayışı farklı bizimki farklı. Biz hiç bir zaman onların demokrasi anlayışını yeterli bularak kendimizi değerlendirmiyoruz. Biz kendimizi evrensel çağdaş demokrasi anlayışına yönelterek kendimizi yetersiz buluyoruz ve eleştiriyoruz. Böyle dolaylı baskılar olmasın daha geniş demokrasi anlayışı öğrenilsin diye uğraşıyoruz. Fakat demokrasi anlayışından bihaber insanlar bizi kavgacı olarak görüyorlar. Demokrasi konusunda bizi eleştirenler kendileri sarayın emir ve komutlarına anında uyan insanlara ağzını açıp tek kelime edebiliyor mu? Hakime, savcıya söz söyleyene bir şey diyebiliyorlar mı? Seçilmiş bir belediye başkanını görevden alan adama ses çıkarabiliyorlar mı? Hiç bir oylama yapmadan sizin başkanınız şu olacak denildiğinde ses çıkarabiliyorlar mı? Ama bunlar CHP'ye gelince verip veriştiyor. Mevcut medya bile korkusundan programlara sol görüşlü insanları değil de sağ görüşlü insanları çıkartıp solu tartıştırıyorlar. Bu kadın haklarını tartışan erkeklere benziyor. Teşbih de hata olmaz gidersiniz bir toplantıya içlerinde bir tane kadın yok 80 tane erkek oturmuş toplantının konusu olan kadın haklarını tartışıyor.
TÜZÜK KURULTAYI YAPILABİLİR
Parti tüzüğümüzde çift imza sahibi olanların çağırılıp tercihinin sorulması lazımdı bu böyle yapılmadı ve imzalar bir lütuf gibi Muharrem beye sunuldu bu pek hoş olmadı. Ve nihayetinde seçime gidildi ve Muharrem Bey 447 oy aldı. Biz CHP Çivril İlçe Örgütü olarak seçim sonuçlarına saygılıyız. Ama Demirel'in dediği gibi 'Demokrasilerde çareler tükenmez.' Bizim tüzüğümüzde aynı zamanda belli sayıda bir imza toplandığı takdirde olağan üstü kurultay şansı var. Tüzük değişikliği için gerekli imzalar toplandığı takdirde tüzük kurultayları söz konusu. Yani çözüm alternatifleri tükenmiş değil. Önümüzdeki günlerde bir tüzük kurultayı yapılabilir. Tüzük kurultayında bazı olumsuz maddeler değiştirilebilir. Arkasından da yeni bir olağanüstü kurultaya gidilerek yeni bir genel başkan değişikliği gerçekleştirilebilir. Bizim demokrasi anlayışımızda bu süreç devam ediyor. Bu sürecinde hızlı bir şekilde işlemesi gerekir çünkü Türkiye'nin ötelenen birçok sorunu ülkeyi tam bir çıkmazın içine sokmuş.
MHP İLE AYNI KADER Mİ?
MHP'de durumlar bizimkisinden farklı oldu. Orada çözüm yolları tıkandığı için büyük bir grup partiden ayrılarak yeni bir parti kurdu. Bizde ise çözüm yolları açık olduğu için önümüzde ki günlerde bu sorunları aşacağız. Buna bağlı olarak MHP gibi herhangi istifa söz konusu değil. Bizim partimizde insanlar maalesef bir yerlere girebilmek için istifa ediyor. Malum CHP üyesi olan insanların bir yerlere gelmesinde önleri kapalı olduğu için istifa etmek zorunda kalıyorlar.
YATIRIMCILAR ÜLKEYİ TERKEDİYOR
Tarım ülkesiydik saman ithal eder duruma geldik. Cari açık giderek büyüyor. 2002 yılında 120 milyon dolar civarında olan dış borç bu gün 500 milyar dolarlara yükseldi. Son iki yılda bakıldığında Türkiye'yi pek çok yatırımcının terk ettiğini görüyoruz. Bu yatırımcılar Türkiye'de bir gelecek görmedikleri için ülkeyi terk ediyorlar. Bu insanlar mutlu olsalardı, ülkede rahat olsalardı para kazandıkları bu ülkeyi neden terk etsinler? Bugün cari açık gün geçtikçe artıyorsa, ithalat misliyle artıyorsa, toplumun huzuru gün geçtikçe bozuluyorsa, hapishaneler artık dolup taşmışsa bu ülke için ciddi kaygı duymamız lazım. Bizler bu ülkede yaşayanlar olarak her türlü baskıcı propagandaya karşı çıkarak bu gidişata dur dememiz lazım. Yeniden üreten, adaleti sağlayan Türkiye'ye dönmemiz lazım.
BİRBİRİMİZİ ÖTEKİLEŞTİRMEMELİYİZ
Ülkemiz birbirini ötekileştirmeden, birbirini dışlamadan bir siyaset yapmalı. Bunu da siyasetçiler yapmalı. En başta Sayın Cumhurbaşkanı yapmalı. Ama Sayın Cumhurbaşkanı bunu yapmıyor. Afrin olayında bile sıcak yatağında yatan CHP'liler deyip bizi suçluyor. Daha geçen gün Şehitlerimizden biri CHP üyesiydi. O yüzden bu kadar ötekileştirme bu kadar ayrıştırma bu ülkeyi selamete götürmez. Aksine bölünüp parçalanma yolunda ciddi kaosa götürür.
Haber: Oral SARI


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Saat
Site Haritası